Son yılların kilo verme konusundaki en popüler kahramanı şüphesiz “Zayıflama iğneleri”. Magazin basınında, eş dost toplantılarında hep onlardan bahsedilir oldu. Ama bilimsel olarak bakarsak bu iğneler nedir? Ne işe yarar? Kimlerin kullanması doğru olur? Kilolu kalp hastaları kullanmalı mıdır?
İnsanların uzun zamandır hiç gündeminden düşmeyen bir konu olan kilo alma ve zayıflama, son yıllarda; hareketsizlik, sağlıksız beslenme, fast food tüketimi gibi nedenlerle daha önemli bir hale geldi. Tüm dünyayı ilgilendiren en önemli sağlık sorunlarından bir olan obezitenin yol açtığı sağlık sorunlarından (kalp damar hastalıkları, yüksek tansiyon, inme, şeker hastalığı, kemik ve eklem hastalıkları vs) dolayı milyonlarca kişi çalışamaz duruma geliyor veya hayatını kaybediyor. Yetişkinlerde sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite gibi yaşam tarzı değişiklikleri tek başına yeterli olmadığında, kilo kaybı ve yönetimi için ilaç tedavisi gündeme gelebilir.
Kilolu olan çoğu kişi görüntü ve/veya sağlık için kilo vermeyi şüphesiz ister. Ancak kilo alma konusu birden fazla faktörü içinde barındırıyor (yeme alışkanlıkları, yaşanan yer, kültür, genetik, iklim vs). Bu nedenle ne yazık ki bu o kadar kolay bir şey değil. Yine de umut var: son yıllarda uzun zamandır üzerinde çalışılan bir kaç molekül ilaç haline geldi ve piyasaya sunuldu.
Kilo verme amacıyla denenen çok sayıda ilaç bulunmakla (hap veya iğne) birlikte, güvenli ve etkili olduğu kanıtlanmış iğne ile verilen (enjektabl) başlıca ilaçlar (etken madde) çıkış sırasına göre şunlardır:
Semaglutid, ayrıca ağızdan alınabilen bir form (Rybelsus) olarak da Amerika’da onaylanmıştır.
“Zayıflama iğneleri” son yılların her yerde adı geçen konularından birisi olduğu için ben burada onlardan bahsedeceğim.
Popüler kültürde, zayıflama iğneleri sosyal medyada güzel görüntü vermek için ünlüler başta olmak üzere kilolu olsun olmasın, birçok kişi tarafından doktor kontrolü dışında gelişigüzel kullanılıyor ve olumsuz sonuçlara yol açabiliyor (ozempic yüzü).
Konumuz tabii ki onlar değil. Tıbbi olarak bu ilaçlar aşağıdaki durumlarda kullanılabilir:
Zayıflama ilaçları, düşük kalorili diyet ve egzersizle birlikte kullanılmalıdır. Uzman doktor tarafından reçete edilmedikçe, zayıflamak amacıyla ilaç kullanımı önerilmez; zira bu ilaçlar ciddi yan etkilere yol açabilir.
(parantez içindekiler piyasa isimleri)
Bunlar enjeksiyon yoluyla deri altına uygulanan ve iştahı azaltarak kilo kaybını destekleyen ilaçlardır. Bu ilaçların kullanımı, mutlaka sağlıklı bir beslenme programı ve düzenli fiziksel aktivite ile desteklenmelidir. Yani bu ilaçları kullanırken dengeli, düşük kalorili bir diyet uygulamanız ve düzenli egzersiz yapmanız gerekecektir.
Bu ilaçların çoğu Türkiye’de bulunmakta ve SGK tarafından ödenmemektedir.
Bu ilaçların nasıl etki gösterdiğini anlatmadan önce “GLP-1” hakkında bilgi sahibi olmamız gerekli:
GLP-1 (Glucagon-Like Peptide-1), vücudun doğal olarak ürettiği bağırsak kaynaklı bir hormondur. Özellikle yemek sonrası salgılanır ve kan şekeri kontrolünde çok önemli bir rol oynar.
GLP-1 Ne İşe Yarar?
Bu etkilerden 1. ve 2. olanı insülin gibi şeker kontrolünde rol oynar. 3. ve 4. olanı ise kilo verme konusunda kullanabilir. İşte yukarıda saydığım ilaçlar GLP-1 adlı hormonu taklit ederek şeker hastalarında yüksek olan kan şekerini düşürür ve/veya kilolu olanlarda kilo vermeyi sağlarlar.
Bu iğnelerin uygulanma bölgeleri:
Enjeksiyon bölgesini, haftadan haftaya değiştirmekte, hep aynı yere yapmamakta yarar vardır.

Şimdi kısaca bu ilaçları tanıyalım:
Liraglutid, dediğim gibi glukagon benzeri peptid-1 (GLP-1) adlı hormonu taklit ederek iştahı azaltır. Günde bir kez deri altı enjeksiyon olarak uygulanır. Başlangıç dozu 0.6 mg olup, önerilen idame doz olan 3 mg’a haftalık 0.6 mg artışlarla ulaşılır. Doz artışı tolere edilemiyorsa, artış süresi uzatılabilir.
Liraglutid, son yıllarda aşağıda söz edilen haftada bir kez uygulanan ilaçların çıkmasıyla eski önemini kaybetmiş ve daha etkili olan semaglutid ve tirzepatid tercih edilmeye başlanmıştır.
Semaglutid ve tirzepatid ilk başta şeker hastalığı tedavisi için kullanılıyordu. fakat ciddi derecede zayıflatıcı özelliği görülünce zayıflama amaçlı da kullanım onayı aldılar. Geliştirilmeleri daha eski tarihli olsa da Temmuz 2024 itibarıyla Novo Nordisk (Danimarka)’in semaglutidi ve Eli Lilly (ABD)’nin tirzepatidi dünyadaki en popüler ve kazançlı ilaçlar arasında yer aldı.
Farklı isimler ve dozajlar altında, bu ilaç Amerika Birleşik Devletleri Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından tip 2 diyabetin enjeksiyon yoluyla (Ozempic) ve ağızdan alınan hap (Rybelsus) olarak tedavi edilmesi için onaylanmıştır.
Semaglutid (Ozempic), haftada bir kez deri altı (subcutan) enjeksiyon olarak verilir. Piyasada içinde 4 haftalık doz olan kalem şeklinde sunulmuştur. Başlangıçta 0,25 mg ile başlanır, dört haftada bir 0,25 mg, 0,5 mg, 1 mg ve 2 mg şeklinde artırılır. Tolere edilemeyen durumlarda doz artışı ertelenebilir.
Yan etkiler (örneğin, mide bulantısı, kusma) nedeniyle doz artışı tolere edilmezse, doz artışı dört hafta daha geciktirilebilir.
Semaglutid’in farklı dozları (0,25 mg, 0,5 mg, 1 mg, 1,7 mg, 2,4 mg) Wegovy adı altında aynı ilaç firması tarafından piyasaya sürülmüştür. Wegovy aynı aktif maddeyi içermesine (semaglutid) rağmen firma tarafından zayıflama amaçlı olarak pazarlanmaktadır. Türkiye’de piyasada içinde 4 haftalık doz olan kalem şekilleri vardır.
Hastalar, kabul edilebilir bir kilo kaybı yanıtına sahiplerse veya 2,4 mg dozu tolere edemiyorlarsa 1,7 mg dozda kalabilirler.
Amaç tolere edilebilen maksimum dozda idame sağlamaktır.
Semaglutid, hamilelerde, hamile kalmaya çalışanlarda, emzirenlerde ve bazı sağlık sorunları olanlarda önerilmemektedir.
Semaglutid ile yapılan “STEP 1” çalışmasında, şeker hastalığı bulunmayan obezite hastalarında vücut kitle indeksi (VKİ) ≥30 kg/m² veya birden fazla kilo ilişkili hastalığı olan VKİ≥27 kg/m² olan 1961 yetişkini içeren bir grupta, haftada bir kez deri altı 2,4 mg semaglutid veya plasebo, 68 hafta süreyle uygulanmış, 68 hafta sonunda ortalama kilo kaybı semaglutid grubunda 15,3 kg, plasebo grubunda da 2,6 kg bulunmuştur.
Semaglutid 2,4 mg’ın, diyabeti olmayan, obez ve kardiyovasküler hastalığı kanıtlanmış yetişkinlerde majör (miyokard infarktüsü, inme, kalp damar hastalıklarından ölüm) kalp damar olaylarını azalttığı gösterilmiştir (SUSTAIN 6 çalışması)
Yapılan çalışmalarda aynı zamanda kalp yetmezliği olan hastaların yaşam kalitesini artırdığı ve hastaneye yatışları azalttığı da gösterilmiştir.
Tirzepatide iştahı ve gıda alımını düzenleyen beyin bölgelerini hedeflemek için glikoz bağımlı insülinotropik polipeptit (GIP) ve GLP-1 olmak üzere iki hormonu taklit eder. Yani semaglutid’den farklı olarak çift etkili bir ilaç olduğundan zayıflatıcı etkisi daha fazladır.
Mounjaro Eli Lilly tarafından üretilir. Aynı zamanda aynı firmanın Zepbound adı altında pazarlanan bir ürünü daha vardır. Bu da Mounjaro gibi tirzepatide içerir, ancak Zepbound ağırlıklı olarak kilo kaybı için FDA tarafından onaylanmıştır.
Tirzepatid haftada bir kez deri altına enjeksiyon yoluyla alınır. Piyasada 2,5 mg, 5 mg, 7,5 mg, 10 mg, 12,5 mg ve 15 mg’lık dozları vardır. Kalem veya flakon şeklinde pazarlanır. Ülkemizde 1 kutuda ilgili dozda 4 flakon olarak bulunmaktadır. Haftada bir kez deri altı enjeksiyon yoluyla uygulanır. Başlangıç dozu, dört hafta boyunca haftada bir kez 2,5 mg’dır ve ardından haftada bir kez 5 mg’a çıkarılır. Doz, en az dört haftalık aralıklarla 2,5 mg’lık artışlarla haftada bir kez maksimum 15 mg doza kadar artırılabilir. Burada da amaç tolere edilebilen maksimum dozda idame sağlamaktır.
Kardiyovasküler hastalığı olmayanlar için tirzepatid bu kişiler için tercih edilen tedavi olarak önerilmektedir.
Klinik çalışmalarda ortalama kilo kaybı, tirzepatid için daha fazla bulunmuştur.

Çok sayıda randomize çalışmada, diyabetli ve diyabetsiz bireylerde tirzepatid ile önemli kilo kaybının sağlandığını göstermiştir. Çalışmaların birinde hastalar doz ile ilişkili olarak 72 haftada %15-20 arasında kilo verdikleri görülmüştür. 15 mg kullananların %31’i vücut ağırlıklarının en az %20’sini (veya daha fazlasını) kaybetmiştir (SURMOUNT-2 çalışması).
Amerika Birleşik Devletleri’nde tirzepatid, FDA tarafından obezitesi olan yetişkinlerde orta veya şiddetli obstrüktif uyku apnesinin yanı sıra tip 2 diyabetin tedavisi için onaylanmıştır.
Tirzepatid ve deri altı semaglutid 2,4 mg, diğer ajanlarla karşılaştırıldığında kilo vermede daha üstün bir etkinliğe sahip gibi görünmektedir. Tirzepatid kilo vermede, semaglutidden daha etkili olabilir.
Tirzepatid ile semaglutidi obezite tedavisinde karşılaştıran bir çalışmada, tirzepatidin maksimum tolere edilen dozunu (10 veya 15 mg) alan hastalarla, maksimum tolere edilen dozda (1.7 veya 2.4 mg) semaglutid alan hastalar 72 hafta süreyle izlenmiş, ortalama kilo kaybı tirzepatid grubunda 22.8, semaglutid grubunda 15.0 kg olmuştur.
10.625 hastayı içeren STEER çalışmasında semaglutide, miyokard infaktüsü, inme ve tüm nedenli ölümleri, tirzepatide göre %57 oranında azaltmıştır.
Kısaca; kalp damar hastalığı olduğu kanıtlanmış veya kalp damar hastalığı yönünden yüksek risk altındaki kişiler için, özellikle kilo kaybından başka, kalp ve damar hastalığına fayda sağlaması yönünden, haftada bir kez 2,4 mg subkutan semaglutid daha iyi görünmektedir.
Tirzepatid , kalp damar hastalığı olmayıp, kilo kaybına öncelik veren hastalarda makul bir alternatiftir.
Liraglutid (3 mg) ise tirzepatid veya semagluti’i elde edemeyen veya bunları tolere edemeyen kişiler için bir seçenektir.
Tip 2 diyabetli bireylerde obezite tedavisinde tercih edilen ajanlar olarak tirzepatid veya semaglutid 2,4 mg’ı önerilebilir.
Kilo Takibi
Hastalar 12 haftalık tedaviden sonra (maksimum tolere edilebilir dozda) vücut ağırlıklarının %4 ila %5’ini kaybetmezlerse ilaç etki etmiyor demektir. Bu durumda mevcut ilacı kesmek gerekir. Diğer başka ilaçlar denenebilir.
Elbette bu ilaçların da, her ilaç gibi yan etkileri mevcut. Bazı yan etkiler hafif olabilir ve ilaca devam ettikçe azalıp kaybolabilirken, bazen de ilacı bıraktıracak şekilde ciddi olabilir.
Tirzepatid, liraglutid veya semaglutid: her 3 ilaçta da yan etkiler benzerdir:
Hastalarda bulantı, kusma, ishal, kabızlık, mide şişkinliği, enjeksiyon bölgesi reaksiyonları, lipaz artışı, kalp atış hızında artış olabilir. Özellikle mide-barsak yan etkileri sık görülür. Onun için her 3 ilaç da, düşük dozda başlanır, doz yavaş yavaş artırılır. Böylece yan etki çıkma olasılığı azalır.
Nadiren bildirilenler: pankreatit, safra kesesi hastalığı, akut böbrek hasarı, intihar düşünceleri, ciddi aşırı duyarlılık reaksiyonları (örneğin anafilaksi, anjiyoödem).
Tip 2 diyabet hastalarında kan şekeri düşüklüğü (hipoglisemi). Bu durum hipoglisemiye neden olduğu bilinen diyabet ilaçlarıyla birlikte kullanıldığında daha yaygındır. Diyabetli hastalarda kan şekeri izlenmelidir ve potansiyel olarak ciddi hipoglisemiyi önlemek için gerektiğinde birlikte uygulanan insülin, sülfonilüreler ve diğer diyabet ilaçları ayarlanmalıdır.
Kemirgen çalışmaları sonucunda tiroid kanseri riskinde olası artış (insanlarda gösterilmemiş).
Gebelikte ve kişisel veya ailesel medüller tiroid kanseri veya multipl endokrin neoplazi 2A veya 2B (vücuttaki çeşitli hormon üreten -endokrin- bezlerde tümörlerin gelişimi ile karakterize olan, nadir görülen, kalıtsal kanser türü) öyküsü olan hastalarda verilmemelidir.
Şiddetli inflamatuar bağırsak hastalığı veya gastroparezi (mide tembelliği veya mide felci) olan, pankreatit öyküsü hastalarda kullanılmaz.
Şeker hastalığının göz komplikasyonları (diyabetik retinopati) olan hastalarda bu ilaçlar mutlaka doktor kontrolu altında kullanmalıdırlar. Bu hastalarda doz artırımı daha yavaş olmalı ve göz bulguları ilerleme açısından izlenmelidir.
Anestezi sırasında gecikmiş mide boşalması ve aspirasyon riski gibi yan etkiler nedeniyle, bazı durumlarda acil olmayan cerrahi müdahale geçirecek hastaların ameliyattan önce GLP-1 bazlı tedavileri askıya almaları gerekebilir.
İlacımı ne kadar süre kullanmam gerekecek?
Zayıflama amaçlı ilacı ne kadar süreyle kullanmanız gerektiği, ilacın kilo vermenize ve verdiğiniz kiloyu korumanıza yardımcı olup olmadığına ve ciddi yan etkiler yaşayıp yaşamadığınıza bağlıdır. Sağlığınızı iyileştirecek kadar kilo verdiyseniz ve ciddi yan etkiler yaşamıyorsanız, doktorunuz ilacı süresiz olarak kullanmaya devam etmenizi önerebilir.
Obezite kronik bir hastalık olduğundan, sağlığınızı iyileştirmek ve daha sağlıklı bir kiloyu korumak için yeni yeme ve fiziksel aktivite alışkanlıklarınızı ve diğer davranışlarınızı yıllarca, hatta ömür boyu sürdürmeniz gerekebilir.
Zayıflama iğnelerini kullanmayı bıraktıktan sonra tekrar kilo alır mıyım?
Zayıflama iğnelerini bıraktıktan sonra eğer diyetinize, fizik aktivitenize dikkat etmezseniz eski kilonuza dönebilirsiniz.
Sağlıklı beslenme alışkanlıkları geliştirip sürdürmek ve fiziksel aktiviteyi artırmak, daha az kilo almanıza veya verdiğiniz kiloları korumanıza yardımcı olabilir.
Haftada en az 150 dakika orta yoğunlukta aerobik aktivite ve haftada en az 2 gün kas güçlendirme aktiviteleri öneriyoruz. Kilo verme hedefinize ulaşmak veya bu hedefi korumak için haftada 300 dakikadan fazla orta yoğunlukta aktivite yapmanız gerekebilir (bakınız: egzersiz).
Şeker ilacı veya insülin kullananlarda durum
Kilo kaybı, diyabet ilacı, özellikle insülin veya insülin salgılatıcı ilaçlar (örneğin sülfonilüreler, meglitinidler) kullanan hastalarda kan şekeri düşmesine (hipoglisemi) neden olabilir. Bu hastalar, hipoglisemi semptomlarını kendi kendilerine izlemeli ve özellikle GLP-1 bazlı tedavilerde kilo verme ilaçlarının başlangıcı ve doz ayarlaması sırasında kan şekeri ölçümleri yapmalıdır. Doktorunuz genellikle tedavinin ilk dört haftasında insülin, sülfonilüre veya meglitinid dozlarını azaltabilir ve kan şekeri değerlerine göre ilaçları ayarlayabilir.
Bu ilaçlar obezite tedavisinde devrim yapmışlardır. Bu ilaçları hem şeker hastalığı olmayan aşırı şişman (obez) kişilerde kullanıyoruz, hem de şeker hastalığı olan obez hastalarda kullanabiliyoruz. Ancak her ilaç gibi bunların da yan etkileri bulunuyor. Fakat bu yan etkilerin, ilacı kesmeyi gerektirecek kadar şiddetli olması nadirdir.
Bu ilaçları mutlaka doktor önerdiğinde ve doktor kontrolu altında kullanmamız gerekli.
Diğer yandan, kalp damar hastalıkları açısından bakacak olursak, bu ilaçların; hem obezitenin kalp damar hastalıklarına yol açıcı etkisini azaltması veya yok etmesini ve hem de kalp damar hastalığına sahip obez hastaların bu ilaçlardan önemli ölçüde yarar görmesini (miyokard infarktüsü, inme, kalp damar hastalıklarından ölümleri azaltması) düşünecek olursak bu ilaçların obezite tedavisinde neden devrim niteliğinde olduğunu anlayabiliriz.
Kulanım videoları: