SIK SORULAN SORULAR |
![]() |
Bu önemli bir konu, çünkü konuyla ilgili çelişkili ifadeler var. Bu grup, OTC (over the counter: tezgah üstü ilaç, reçetesiz satılan ilaç) tabir edilen ve reçeteye tabi olmayıp her yerde serbest olarak satılan ve kalp damar, hipertansiyon gibi konularda bir çok olumlu etkileri olduğu özellikle medya tarafından dile getirilen ilaçların gerçekten olumlu etkileri var mı?
Bu soruya cevap vermeden önce, doktorların ancak bilimsel olarak ispat edilmiş tedavi yöntemlerini uygulamaları ve önermeleri gerektiğini vurgulamak isterim. Dolayısıyla ancak insanlar üzerinde yapılan araştırmalar ile yararlıkları kanıtlanmış tedavi usulleri ve ilaçlar önerilebilir. Şimdi konuya bu açıdan bakacak olursak sözü geçen ilaçlarla ilgili durum nedir, görelim;
Gözleme dayalı epidemiyolojik çalışmalar, fazla miktarda antioksidan alımının koroner kalp hastalığı riskini azalttığı şeklindedir. Bu nedenle antioksidanlardan zengin sebze, meyve, tüm tahıl ürünleri diyette arttırılmalıdır. A vitamininin ana maddesi olan beta-karoten havuçta ve yeşil yapraklı sebzelerde bol miktarda bulunur.
Doğal gıdaların dışında, ilave olarak beta-karoten alınmasının bir yararı olmadığı hatta zararlı etkileri olabileceği gösterildiğinden, bu vitaminin doğal kaynaklardan alınması yeterlidir (1).
Folik asit, B6 ve B12 vitaminleri homosistein metabolizmasında rol alırlar ve kan düzeyleri homosistein ile tersine ilişki içindedir. Framingham çalışmasından elde edilen bulgular tahıllara folik asit eklenmesinin toplumun ortalama homosistein düzeyini ve hiperhomosisteinemi sıklığını azalttığını göstermiştir. Çok sayıda kesitsel ve vaka kontrol çalışması ve bazı ileriye dönük çalışmalar plazma homosistein düzeyi ile kardiyovasküler risk arasında pozitif bir ilişki saptarken, bazılarında ise böyle bir ilişki gösterilememiştir.
Folik asit, B6 ve B12 vitaminlerinin plazma homosistein düzeyini azalttığı gösterilmesine rağmen bu azalmanın kardiyovasküler riski düşürüp düşürmeyeceği henüz belirlenememiştir. Bu konuda yürümekte olan çok sayıda kontrollü çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmaların sonuçları elde edilene kadar Folik asit, B12 ve B6’nın diyetle alımının artırılması uygun olur, ek olarak alınması önerilmez. Bu nedenle diyet folik asit, vitamin B6 ve vitamin B12 kaynağı olarak yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, bulgur, meyve, balık ve süt ürünlerini yeterli miktarda içermelidir.
C vitamini ile ilgili bilgiler kesinlik kazanmış değildir. İlave C vitamini desteği önermek için elde yeterli bilgiler yoktur. C vitamini de doğal besinlerden alınmalıdır. Üzüm, turunçgiller, kivi, brokoli, Brüksel lahanası gibi meyve ve sebzeler C vitamininden zengin gıdalardır. Pişirmekle ve beklemekle meyve ve sebzelerdeki C vitamini büyük ölçüde kaybolduğundan, bunları taze tüketmek önemlidir.
Yağda eriyen vitaminlerden olan E vitamini önemli bir antioksidandır. Diyetle alınan E vitamininin en önemli kaynağı meyve ve sebzeler, bitkisel yağlar ve tam tahıldır. Beyaz ekmek yerine tam buğdaydan yapılan esmer ekmek tercih edilmelidir. Diyet, sebze ve meyvelerden zengin olmalıdır. GISSI ve HOPE çalışmaları günde 300 mg ve 400 mg dozunda alınan E vitamininin kardiyovasküler olayları önlemede yararlı bir etkisi olmadığını ortaya koymuştur. Bu nedenle koroner hastalarında veya koroner kalp hastalığı için yüksek riskli grupta ilave E vitamini önerilmemektedir (2).
Deniz ürünleri omega-3 çoklu doymamış yağ asidleri olan eicasopentanoic asit ve docosahexaenoic asitten zengindir; 4gr’ın üzerindeki günlük dozlarda, özellikle trigliserid düzeyi belirgin yüksek olanlarda trigliserid düşürücü etkileri vardır. Trigliserid düşürücü etki, bitki kaynaklı omega-3 yağ asitleri ile görülmez. Balık yağı özellikle diğer tedavilere dirençli ağır hipertrigliseridemisi olan hastalarda kullanılır. Orta derecede trigliserid yüksekliği olanlarda balık yağı LDL kolesterolde (kötü kolesterol) artışa neden olabilir. Diyabetik hastalarda balık yağı kullanımı henüz yeterince araştırılmamıştır.
Balık yağının genel olarak kullanımı önerilmemektedir, uzun süreli kullanımın etkileri bilinmemektedir. Balık yağının ilaç olarak kullanımı ile balık tüketiminin yararlı etkileri karıştırılmamalıdır. Balık tüketiminin koagülasyon profilinde olumlu değişikliklere yol açtığı, antiaritmik etkileri olduğu son yıllarda yapılan çalışmalarda bildirilmektedir.
Bilimsel olarak değeri ispat edilmemiş ürünlerden uzak duralım. Doğal olandan şaşmayalım, gıdalarımız taze ve doğal olsun.
1 Omenn GS, Goodman GE, Thornquist MD et al: Effects of a combination of beta carotene and vitamin A on lung cancer and cardiovascular disease. N Engl J Med 1996;334:1150
2 Yusuf S, Dagenais G, Pogue J et al: Vitamin E supplementation and cardiovascular events in high risk patients. Heart Outcomes Prevention Evaluation Study Investigators. N Engl J Med 2000;342:154
Yanlış: Bildiğiniz gibi balık çok çabuk bozulur. Eğer aldığınız balığın çok taze olduğunu gerçekten bilmiyorsanız dondurulmuş ürün daha sağlıklı olabilir. Dondurulan balıklar daha tutulduğu yer olan gemide iken işlenir, çabuk bozulan iç organları atılır, oysa taze satılan balıkların yakalandıktan sonra siz alıncaya kadar gerçekte ne kadar beklediğini (gemide, nakliyede, satıcıda vs) bilemezsiniz.
Yanlış: Birçok ürün bu arada balık, bir takım zararlı kimyasallar (özellikle cıva) ile bulaşmış olabilir. Bu nedenden dolayı belli grupların (gebe, bebek vs) balık tüketiminin sınırlı olması gerekir.
Yanlış: Düzenli balık tüketmek ölümcül kalp hastalıkları riskini %36 oranında azaltır ama bunun dışında, depresyon, yüksek tansiyon, bazı romatizmalar, inme ve bazı kanserler üzerine de olumlu etkileri vardır.
Yanlış: Yüzyıllardır böyle biliniyordu ama bunun bir şehir efsanesi olduğu ortaya çıktı.
Yanlış: Amerikan Kalp Cemiyeti (AHA) haftada en az 2 porsiyon (1 porsiyon: 100 gr) yağlı (omega 3 yağ asitlerinden zengin olduğu için) balık öneriyor.
Yanlış: Sushi severler için (ben dahil) kötü haber ama çiğ ürünlerde her zaman hastalık geçme riski vardır. “Sushi kalitesinde çiğ balık” çok taze balık anlamında kullanılır ama ticari bir terimdir. Mikroorganizmaların olmadığı anlamına gelmez. Sushi için hazırlanan balıklar çoğunlukla derin dondurulur. Dondurma mikroorganizmaları öldürebilir ama bundan emin olmanın tek yolu pişirmektir. Benim gibi ille de sushi diyorsanız kaliteli-güvenilir yerlerden alın.
Yanlış: Ne yazık ki başta karides olmak üzere kabuklu deniz hayvanlarının kolesterol yönünden tehlikeli olduğu yönünde bir inanış vardır. Et ve tavuk ile kıyaslandığında kabuklu deniz hayvanlarındaki sağlıksız yağlar (doymuş yağlar) daha azdır, ayrıca ciddi bir protein kaynağıdır.
Yanlış: Akıl üstüne bir veri yok ama haftada en az bir gün fırın veya ızgara balık yiyenlerde hafızanın daha kuvvetli olduğu, yaşlanmayla zihinsel faaliyetlerdeki azalmanın ve Alzheimer hastalığına yakalanma riskinin daha az olduğu biliniyor.
Yanlış: Çiftlik mi, yoksa deniz balığı mı sorusu hep sorulur. Aslında her birinin olumlu ve olumsuz yanları vardır. Deniz balığının hangi ortamlarda bulunduğunu, ne yediğini bilemezsiniz. Dolayısıyla cıva, pestisidler (zararlı bitki ve hayvanlara karşı kullanılan ilaçlar) ve PCB gibi zararlı kimyasallar içeriyor olabilir. Bundan başka -kendiniz yakalamıyorsanız- yakalandıktan sonra hangi koşullarda önünüze kadar geldiğini de (saklama ve nakliye koşulları!) bilemezsiniz. Bütün bunlara karşı, deniz balığı (kültür değil, doğal balık) daha lezzetli ve omega 3 yağ asitlerinden daha zengin olabilir (küçük balıkları, yosun, plankton vs yediklerinden).
Kültür balıkları ise ne ile beslendiğine bağlı olarak (özellikle yeminde mısır unu çoğunlukta ise) tadı ve omega 3 içeriği doğal balık kadar zengin olamayabilir. Ama bütün süreç (yetiştirme, yakalanma, soğuk zincirle getirilmesi vs) kontrollü olduğu için daha sağlıklı olabilir (Ülkemizde kültür balığı ihracatı önemli bir yer tuttuğu için zararlı maddeler (hormon, antibiyotik vs) yönünden yurt içi ve özellikle yurt dışı alıcıları tarafından sıkı denetlenmekte ve belirli standartlarda yemler verilmektedir.)
Yanlış: Aslında taze balığın normalde hiç kokusu olmaz veya çok az deniz! kokar. Eğer balık gibi kokuyorsa veya buzdolabını her açtığınızda dışarı balık kokusu çıkıyorsa o balık bayat demektir. Bilindiği gibi taze balığın gözleri cam gibi berrak (donuk değil) ve derisi diridir (parmakla dokunarak anlaşılabilir.).
Yanlış: İlginç bir şekilde omega 3 yağ asitlerini içeren balık yağı kapsülleri doğal balık ile aynı yararı sağlamıyor. Son zamanlarda yapılan bilimsel çalışmalar, dışarıdan alınan omega 3 içeren balık yağının kalp damar sağlığına bir etkisinin olmadığını gösterdi.
Yanlış: Bulunabilir. Bunların en sıkıntı vereni yassı solucanlar (tenyalar)’dır. Fakat iyi haber şu ki, bu tür zararlılar pişirilmekle (iç sıcaklık 60 santigrat olunca) ölürler.
Yanlış: Tam tersi, gebeler balık yemelidir. Önerilen miktar haftada 350 gr kadardır. Balıkta bebeğin beyin gelişimi için önemli besinler bulunur. Çalışmalarda düzenli balık yiyen annelerin çocuklarının zihinsel yönden daha başarılı olduğu görülmüştür.
Ancak buradaki problem, bazı balıkların yüksek oranda cıva içerebilmesidir. Yüksek miktarda cıva, bebeğin beyin gelişimine olumsuz etki yapabilir. Genel olarak söylemek gerekirse; küçük balıkları yiyerek beslenen büyük balıklarda cıvanın daha fazla bulunması olasıdır (aynı zamanda büyük balıklar daha uzun yaşar ve bu da cıvaya daha uzun süre maruz kalabileceği anlamına gelir) ve gebelerin bunlardan kaçınması gereklidir (kılıç balığı gibi.).
Yaptığım araştırmada Türkiye’de ne yazık ki balıkların yaşadıkları yerlere ve türlerine göre cıva analizleri çalışmalarının çok az sayıda ve ve onların da eski tarihli olduğunu gördüm. Bu konuda şahsen, gebelerin, su kirliliği olmayan, sanayi bölgelerinden uzak yerlerde tutulan küçük balıkları ve başta somon olmak üzere çiftlik balıklarını yiyebileceklerini (yetiştirilmeleri ve beslenmeleri kontrollü olduğu için) düşünüyorum.
Yanlış: Aslında deniz ürünleri, en çok alerji yapan gıdalardandır. Karides, istakoz gibi kabuklu deniz hayvanlarında bazen acil servise gitmeyi gerektirecek kadar alerji olabilir. Bu alerji yetişkinlerde aniden ortaya çıkar ve ne yazık ki zamanlar azalmaz ve bazen çok ciddi olabilir. Çözüm, alerji yapanları yememektir.
Yanlış: En sağlıklı balık, fırında ve ızgarada pişendir. Ne yazık ki lezzetli olmasına rağmen derin yağda kızartılan balıkların sağlığa yararı kaybolur. Hatta sürekli, doymuş ve trans yağlarla kızartılarak pişirilmiş balık yiyenlerde kalp hastalıkları ve inme riskleri fazla olabilir.
SON SÖZ
Başta balıklar olmak üzere çeşitli deniz ürünleri, milyonlarca yıldan beri insanoğlunun en değerli besin maddelerinden biri.
Yukarıda yazdığım, deniz ürünlerinde olabilecek kimyasal ve mikroorganizmalardan dolayı balıklarla ilgili olumsuz bir düşünce geliştirmeyin lütfen. Bozulmuş et veya tavuktan zehirlenmeler çok daha sık. Ayrıca her türlü işlenmiş et veya kümes hayvanlarında türlü türlü kimyasallar var.
Diğer et kaynakları (büyükbaş, küçükbaş hayvan etleri, av ve kümes hayvanları) ile kıyaslandığında gerek bulunabilirliği, çoğunlukla ucuz olması ve gerekse istenmeyen kimyasallara maruziyet yönünden diğer kaynaklara göre daha avantajlı. Özellikle gelişme çağındaki çocuklar için omega 3, protein, mineral ve vitaminler yönünden olağanüstü bir besin kaynağı.
Ülke olarak 3 tarafımız denizle çevrili olmasına rağmen ne yazık ki yeteri kadar balık tüketmiyoruz. Özellikle iç kesimlerde tüketim çok daha düşük. Balık benim en sevdiğim yiyeceklerden biri ve özellikle fırında levreği çok severim. Alerji gibi özel bir nedeniniz yoksa haftada en az 2 gün balık yiyiniz.
Balık sevmeyenlere de bir mesajım var. Kalp, beyin ve kemik sağlığına böyle faydalı olan bir besinden uzak kalmayın. Tavada fileto mezgit, fırında levrek alışmanız için iyi bir başlangıç olabilir.
Konuyla ilgili yazılar:
Somon balığını sevecek miyim?
Çiftlik balığı ve ithalle geçen yaz
Denizlerimizde 300 adet kültür balığı çiftliği var
Yediğimiz balıklar ya ithal, ya çiftlik