İnsan hayatında tasarruflara devam…

İnsan hayatında tasarruflara tam gaz devam ediyoruz:

Maliye Bakanlığının 1 Temmuz
2006 itibarıyla yürürlüğe soktuğu “TEDAVİ
YARDIMINA İLİŞKİN UYGULAMA TEBLİĞİ (Sıra No: 8)
” ülkemizdeki hastalarımıza
verilen sağlık hizmetlerinin iflası niteliğinde. Konuya girmeden önce böyle bir
tebliğe neden gerek duyulmuş ona bakalım:


“Sağlık harcamalarına yönelik olarak kaynakların tasarruflu ve etkin kullanımını
sağlamak, sağlık kurum ve kuruluşlarının faturalama işlemlerinin, geri ödeme
kurumlarının ise fatura inceleme ve ödeme işlemlerinin kolaylaştırılabilmesi
açısından ayakta yapılan tedavilerde faturalama ve ödeme işlemlerinin aşağıdaki
düzenlemeler çerçevesinde yapılması kararlaştırılmıştır.”

Evet
Gördüğünüz gibi son derece güzel bir giriş. İnsanın aklına tasarruf etmek,
gereksiz yapılan harcamaları kısmak, daha etkin sağlık hizmetlerinin verilmesi
gibi güzel şeyler geliyor. Devam edelim;  

“Birinci basamak resmi ve özel sağlık
kuruluşlarına* başvuran hastalar için (Diş ve 112 Acil Sağlık Hizmetleri hariç)
vaka başına (başvuru başı) ödeme yapılır. Birinci basamak resmi sağlık
kuruluşlarında vaka başına 11,00 YTL
(onbir YTL diyor) ödeme yapılır. Bu
fiyat özel sağlık kuruluşları için % 20 oranında artırılarak uygulanır. Hastanın
diğer bir sağlık kurumuna sevk edilmesi durumunda sadece 5,00 YTL ödeme
yapılır.”

Hadi buyurun. Sağlık ocakları, dispanserler, özel
polikliniklere tanı ve tedavi için başvuran hastalar için, bu kuruluşlar tetkik
ve muayene olarak ne yaparsa yapsın devletten 11 YTL alacak. Özel poliklinkler
ise 11 YTL nin %20 fazlasını yani 2.2 YTL daha fazla olarak toplam 13.2 YTL
alacak.

Burada, “zaten birinci basamak sağlık kuruluşlarında
tetkik pek yapılmaz bu para neylerine yetmiyor” diye düşünenler olabilir. O
halde devam edelim; 


“İkinci ve üçüncü basamak resmi ve özel sağlık
kurumlarında** ayaktan tedavi gören hastalar için vaka başına ödeme yapılır.
Vaka başı yapılan ödeme tutarına; muayene, konsültasyon, bu Tebliğe ekli (EK-2)
sayılı listede sayılanlar dışındaki tüm tetkik, tahlil, müdahale, girişimsel
işlemler ve radyolojik görüntüleme işlemleri dahildir. Sağlık kurumlarına
yapılan acil başvurular ve onkolojik vakalar (bütün dallarda) ile kemoterapi,
anjiografi, nükleer tıp, radyasyon onkolojisi, girişimsel radyoloji ve genetik
bölümlerinde yapılan ayaktan teşhis ve tedavi hizmetleri ile diş tedavilerinde
Tebliğde belirtilen esas ve usullere göre hizmet başı faturalamaya devam
edilecektir.


Sağlık kurumlarında ayaktan tedavide ayrıca
ücretlendirilebilecek işlemler bu Tebliğe ekli (EK-2) sayılı listede
belirtilmiştir. İkinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarında ayaktan tedavide,
bu işlemler dışında kalan işlemler ayrıca ücretlendirilemez; faturalarda yer
alan rapor, malzeme, ilaç ve benzeri hizmetler ücrete dahil edilmez.”

 İşte sağlıkta tasarruf mucizesi bu satırlarda
saklı! Özel, devlet, üniversite, yani aklınıza gelen tüm hastaneler için geçerli
olan bu sihirli 5 cümle ile devlet, hastanelere gelen hastalar için ne yapılırsa
yapılsın (evet, buna muayene, kan tetkikleri gerekirse eko, efor, ultrason vb)
sabit bir ücret veriyor. Ücretleri ayrıca ödenecek tetkikler ise nadir istenen
kan tetkikleri ile bazı röntgen incelemeleri. Bunların çoğu günlük poliklinik
işleyişlerinde çok az isteniyor.

Birileri, “bu sabit ücret tatminkarsa neden böyle
bir şey olmasın” diye olaya hala iyi niyetle yaklaşmaya çalışıyor olabilir. O
halde devam; 


“Vaka başı ödemeler, sağlık kurumlarında ayakta
tedavi gören hastaların hizmet aldıkları uzmanlık dallarına ve hizmeti sunan
sağlık kurumunun bulunduğu sınıflamaya göre bu Tebliğe ekli (EK-1) sayılı
listedeki fiyatlar esas alınarak yapılır. Sağlık kurumlarının sınıf kodları
yatak sayıları da dikkate alınarak bu Tebliğe ekli (EK-1/A) sayılı listede
belirtilmiştir.”

 EK-1/A’da
tıbbın bütün dalları ve bulundukları hastanelere göre çok ayrıntılı bir
ücretlendirme tablosu yapılmış. İnsanın burada gözleri yaşarıyor, çünkü
hastanelere ve branşlara göre, “her şey dahil hasta başı ödeme” ince ince
hesaplanmış.

Fiyatlara bakıyoruz; Oda ne? En yüksek fiyat 54 YTL.
En düşük ise 20 YTL. Gururla! söylemeliyim ki bizim kardiyolojinin fiyatları
diğer branşlara göre daha iyi: 27-54 YTL arasında değişiyor! Durumu kardiyoloji
açısından değerlendirirsek eğitim hastaneleri hasta başına  44-54 YTL
alırken eğitim hastaneleri dışındaki tüm hastaneler 27-33 YTL alacak. Eğitim
hastaneleri sayıca daha az olduğu için hastanelerin çoğu 27-33 YTL arasında bir
ücret alacak. Ayrıca kardiyolojide tanı amaçlı kullanılan tetkiklerin hiçbiri
“ayrıca ücretlendirilebilecek işlemler

(EK-2)
” kategorisinde değil, yani tanı için ne yaparsan yap alacağın ücret
27 ile 33 YTL arasında olacak.

Kardiyolojide kullanılan tanı araçlarını hepimiz
biliyoruz
(bakınız)
: EKG, ekokardiyografi, efor testi, sintigrafi, ritim Holter, ABPM
vb. Bütün bu cihazlar yüksek teknoloji ve yetişmiş personel gerektiren dolayısı
ile maliyetli araçlar. Bir fikir vermek için söyleyeyim bir eko cihazı 50.000
dolar civarında. Ayrıca eko konusunda yetişmiş doktor bulmak da önemli, çünkü
bilgi ve deneyime dayalı bir tanı yöntemi. Olayı güncel uygulamaya tercüme
edersek göğüs ağrısı ile hastaneye gelen bir hastaya neler yapılmalıdır onu
görelim:

  1. Muayene

  2. Rutin biyokimya (minimum istenmesi gerekenler; açlık
    kan şekeri, üre, kreatinin, kolesterol, ldl-kolesterol, hdl-kolesterol,
    trigliserid)

  3. Akciğer grafisi

  4. EKG

  5. Ekokardiyografi

  6. Efor testi (gerekirse)

Evet, hastane böyle bir hastayı muayene ettikten
sonra yukarıdaki tetkikleri ister ve devletten bütün bunların karşılığı olarak
27 ile 54 YTL arasında bir ücret alır. Ondan sonra da bu parayı nasıl ve
nerelere harcasam diye düşünür durur!

Fazla düşünmeye gerek yok bu tetkiklerin gerçek
fiyatlarını değil, maliyetlerini bile alsanız, çalışan doktorun ücretini de
eklediğinizde ortaya çıkan rakam, bu rakamların kat kat üstünde olacaktır.
Dolayısı ile sağlık kurum ve kuruluşları tanıyı gözleriyle bakarak koymaya
çalışacak veya mümkün olduğu kadar az tetkik isteyecek. Bunun sonuçları ise
ürkütücü: yanlış tanı ve bunun sonucu yanlış tedavi, zaman, işgücü kaybı, bunun
düzeltilmesi için daha fazla para vs. vs.

Sonra da Sayın Bakan,
hastalardan kesinlikle bir kuruş para alınmayacak der! (Elbette alınmasın!
Takdiri size bırakıyorum.).

 

Sağlık bakanlığı, bütün
bunlarla hastanelerin yeterinde canının çıkmayacağına inanmış olmalı ki T
edavi
Hizmetleri Genel Müdürlüğü 07.07.2006 tarihinde, uygulamada yanlış
anlaşılabilecek bazı noktaların kalmaması!
için bir

genelge
çıkardı.
Buna göre;


“İlgili Tebliğde (yani,
TEDAVİ YARDIMINA İLİŞKİN
UYGULAMA TEBLİĞİ Sıra No: 8)

hastanelerin sınıfına göre
ayaktan hasta muayene ve tedavisi için belirlenen fiyat, o hastaya hangi işlem
ve tetkik  yapılırsa yapılsın fatura edilecek miktar olup bunun dışında hiç
bir şekilde hastadan para talep edilmeyecektir.

 Hasta
aynı gün içerisinde tek sevk kağıdı ile birden fazla poliklinikte muayene
olabilir. Ancak diğer muayeneler konsültasyon olarak değerlendirilip
sadece hastanın ilk başvurduğu bölümün listede belirlenen fiyatı faturalanacak.
Diğer konsültasyonlar faturalandırılmayacağı gibi hastadan da hiçbir şekilde
başka bir ücret alınmayacaktır.”

Bunun tercümesi de şöyle;

  1. Ne yaparsan yap, ben sana
    (yukarıda söz ettiğim) aynı parayı vereceğim.

  2. Hastayı aynı gün konsültasyon
    için başka doktorlara gönderebilirsin ama ben sana bunun için bir kuruş para
    vermem!

Bu son genelgenin yorumunu size
bırakıyorum. Yirmi yılı aşkın doktorluk hayatım boyunca hatırladığım kadarıyla,
son bir kaç yıldaki kadar sağlık durumumuz (bireysel ve toplumsal) hiç bu kadar
kötü olmamıştı.

Dr. Ahmet
Alpman

Editör



*Birinci
basamak resmi sağlık kuruluşu
ifadesinden; resmi kurum tabiplikleri, sağlık
ocağı, verem savaş dispanseri, ana-çocuk sağlığı ve aile planlaması merkezi,
sağlık merkezi, SSK sağlık istasyonu ve dispanseri anlaşılır.

Birinci basamak özel
sağlık kuruluşu

ifadesinden ise; özel poliklinikler anlaşılacaktır.

**
İkinci basamak resmi sağlık kurumu ifadesinden
ise; eğitim ve araştırma hastanesi olmayan Devlet Hastaneleri, Özel Dal
Hastaneleri, SSK Hastaneleri ve diğer resmi kurum hastaneleri anlaşılır.

İkinci basamak özel sağlık kuruluşu

ifadesinden; Özel Hastaneler Yönetmeliği’ne göre ruhsat almış özel hastaneler
ile Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik
kapsamında açılan özel tıp merkezleri ve özel dal merkezleri anlaşılacaktır.

Üçüncü basamak sağlık kurumu
ifadesinden; eğitim ve araştırma hastaneleri, özel
dal eğitim ve araştırma hastaneleri ile üniversite hastaneleri anlaşılacaktır.