Tereyağı geri mi geldi? Katı (doymuş) yağlar ile ilgili son gelişmeler?

SIK SORULAN SORULAR

Kalp hastalıkları yönünden diyetin önemi tartışılmaz. Ancak kalp yönünden nelerin sağlıklı, nelerin sağlıksız olduğu, bu arada tereyağı ile ilgili yıllardır bilinen bazı değişmez sanılan bilgilerin doğruluğu sorgulanmaya başladı.

Şimdi bakalım bu konu ile ilgili gelişmeler neler:
(Temel alınan kaynak: New Scientist)

Dünya sağlık örgütü (WHO) ne göre kalp damar hastalıkları, yılda 17 milyon insanın ölümüne neden olan (bütün ölümlerin üçte biri) dünyanın 1 numaralı ölüm nedeni. 2030  Yılında bu sayının 23 milyon olacağı düşünülüyor. İnsan sağlığını böylesine etkileyen bir hastalığın önlenmesi ile ilgili de çok uzun süredir araştırma yapılıyor. Alınan gıdalar da  bunlardan biri.

Kaç kaloriye ihtiyacımız var?

Bir erişkin günde ortalama 2300 kaloriye ihtiyaç duyar. Kabul edilen görüş, bu kalorinin %30’unun yağlar ile alınmasıdır. Alınan yağın da en fazla %10’u doymuş (satüre) yağlardan oluşmalıdır. Doymuş yağlar çoğunlukla katı halde bulunur. Hayvansal ürünlerde (et, süt ürünleri vs) bulunan doymuş yağların kalp damar hastalıklarının nedenlerinden biri olduğu fikri 1970’lerden beri kalp koruyucu diyetlerin baş söylemi idi. Bu yağlar yerine, doymamış yağlardan zengin gıdalar (bitkisel yağlar, balık, kuruyemiş vs) öneriliyordu. Bütün bu öneriler “lipid hipotezi” olarak bilinen bir çalışma sonucu ortaya çıktı.

Artık bir kibrit kutusu! büyüklüğünden daha fazla yiyebilir miyiz?

Lipid hipotezi nedir?

Bu çalışmanın izleri 1940’lara kadar uzanıyor. Bu yıllarda başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerde orta yaşlarda kalp hastalığından ölümler oldukça yüksekti ve bu durum yaşlanmaya bağlanıyordu. Ancak Minnesota Üniversitesinden bir bilim adamı olan Ancel Keys bunun altında başka nedenler aramaya başladı. Araştırmalarında akdeniz  ülkelerinde ve Japonya’da katı yağ tüketiminin ve kalp damar hastalıklarının oranının düşük olduğunu gördü ve aradaki ilişkiyi araştırmak için 1958 de 7 ülke çalışmasını (Seven Countries Study) başlattı. Bu çalışmada ABD, Finlandiya, Hollanda, İtalya, Yugoslavya, Yunanistan ve Japonya’dan yaşları 40-59 arası olan 12,763 erkeğin 10 yıl boyunca diyetleri ve kalp sağlığı takip edildi. Keys, bu çalışmanın sonunda yiyeceklerdeki doymuş yağ oranı, kan yağlarında yükseklik, kalp krizleri ve inme arasında yakın ilişki olduğu sonucuna vardı ve böylece on yıllardır insanoğlunun beslenmesinde tüm zamanların en büyük etkisine sahip olan “lipid hipotezi” doğmuş oldu.

“lipid hipotezi”, yıllardır insanoğlunun beslenmesinde tüm zamanların en büyük etkisine sahiptir.

İlerleyen yıllarda kanda taşınması için özel bir protein (lipoprotein) ile bağlanan yağların iyi (HDL) ve kötü (LDL) kolesterol olarak ayrıldığı ve kötü kolesterolün de doymuş yağlarda bol miktarda bulunduğu görüldü. Başka büyük bir çalışma da (Framingham Heart Study) bu görüşü destekledi. 90’lı yıllarda ise Amerika ve İngilterede  katı yağları kısıtlayan diyetler kalp sağlığı kılavuzlarında çıkmaya başladı ve günümüzde de hala devam ediyor.

Bunun sonucu olarak da on yıllardır bizler, hayvan yağlarının yoğun olduğu et, peynir, hayvan yağı gibi ürünleri kalp hastalarından uzak tutmaya çalıştık. Buna bağlı yiyecek endüstrisi de konuya özen gösterdi, az yağlı veya katı yağ oranı düşük yiyecekler rafları doldurmaya başladı. İlerleyen yıllarda kalp damar hastalıklarına yakalanma ve bundan ölüm oranları önemli miktarlarda düşme gösterdi. Ancak burada tanı ve tedavideki sürekli ciddi gelişmelerin de etkisini belirtmek gerekli.

Durum değişiyor…

Fakat durum böyle iken son 4-5 yılda karşıt görüşten sesler yükselmeye başladı. Bu sesler elbette yapılan yeni çalışmaların sonuçlarından kaynaklanıyor idi. 2010 yılında 348.000 hastayı yıllarca takip eden toplam 21 çalışmanın sonuçları incelendi (meta-analiz): buna göre doymuş yağların kalp hastalıklarını artırdığına dair kanıt yoktu (American Journal of Clinical Nutrition, vol 91, p 535). Karşıt görüştekilerin seslerinin daha da yükselmesine yol açan en son çalışma ise mart 2014 de yayımlandı (Ann Intern Med. 2014;160(6):398-406): 18 ülkedeki 640.000 kişiyi kapsayan bu çalışmanın sonucu şu cümle ile özetleniyordu:

“Mevcut bulgular, kalp damar kılavuzlarında önerilen -çoklu doymamış yağları çok, doymuş yağları ise az tüketin- fikrini desteklememektedir.” 

Ortalık karıştı tabi. Bu çalışmada metot hataları olduğu ileri sürüldü vs, ama katı yağlarla ilgili yıllardır bilinen bir tabu sarsılmaya başlamıştı. Bu durum tabi en başta, benim de dahil olduğum yeme içmeyi seven grubu memnun etti. Tereyağı yasaklar listesinden kalkıyor muydu? Et istediğimiz kadar, hele bol yağlı olanları yiyebilecek miydik?

Kobe bifteği

Dolayısıyla kafalar da karışmaya başladı. Neden birbirinden tamamen farklı sonuçlar vardı? Bilim ve yapılan çalışmalar neden tek bir doğruyu gösteremiyordu? Biz neye inanacaktık? Bu işi netleştirmek bu kadar zor muydu?

Aslında şüphe ve karşıt görüşler bilimin temelinde vardır

Fakat işler bu kadar basit değildi. Aslında şüphe ve karşıt görüşler bilimin temelinde vardır. Doğruları ortaya koymak için uygun bilimsel çalışmalar yapılması gerekir. Bu konuyu da net bir şekilde ortaya koymak için ise, diyetleri farklı olarak ayrılmış (bir gruba doymuş yağlar, diğer gruba doymamış yağlar vs) çok sayıda insanın (istatiksel olarak anlamlı olması için binlerce) 10-20 ve hatta daha uzun zaman takip edilmesi ve bu gruplar arasındaki kalp sağlık durumlarının kıyaslanması gerekli. Bu yapılabilir mi? Pratikte böyle bir
çalışmanın yapılma olasılığı sıfır ve etik de değil. Kimseye on yıllarca sürekli katı yağ veya sürekli sıvı yağ yediremezsiniz. Yukarıda belirttiğim bu konu ile ilgili insanlarda yapılmış çalışmalar da insanları sürekli tek yönlü bir şey yedirmeye zorlamadan diyet alışkanlıklarını kaydedip izlemekten ibaret.

Ancak diyetin çok sıkı şekilde kontrol edilebildiği hayvan çalışmalarında doymuş yağların LDL kolesterol düzeyini ve kalp damar hastalıklarını artırdığı kesin olarak biliniyor. Yine mart 14 de yapılan çalışmada (meta-analiz) bazı doymuş yağların kalp damar hastalıklarını azalttığı, bazı doymamış yağların ise artırdığı görüldü. Yani bilinenin tam tersi. Bazı çalışmalarda ise bütün doymuş yağların aynı olmayabileceği de ileri sürülüyor: Etten alınan doymuş yağlar kalp damar hastalıklarını artırıyorken süt ürünlerinden alınan aynı miktar doymuş yağ riski azaltabiliyor. Aynı miktar doymuş yağ içeren peynir, tereyağına göre LDL kolesterolü daha az artırıyor.

O halde süt ürünlerini ve katı yağları istediğimiz kadar tüketebilir miyiz? Şüphesiz hayır!

Aslında sular eskisinden daha bulanık hale geldi. Bu konuda ne yapmalıyız? Buna benim de verecek net bir cevabım yok ve ayrıntılı çalışmalar yapılıncaya kadar muhtemelen çok uzun süreler de olmayacak. Aslında “ne yapmamalıyız” sorusunu cevaplamak daha kolay. Yediğimiz ürünlerde yağlar karışık olarak bulunur (doymuş, tekli doymamış, çoklu  doymamış). Yağlar ile ilgili tehlike söylemleri çıktıktan sonra görülmüş ki insanlar yağları azaltıyor, fakat bunu karbonhidratı artırarak (şekerli gıdalar, glisemik indeksi yüksek gıdalar) dengeliyor. Sonuç; artan kilolar, obezite ve bununla ilişkili hastalıklar (kalp damar hastalıklar, diyabet, hipertansiyon vs). Yağlar ile ilgili farkındalık artmasına ve yiyeceklerin yağ içeriğinin azaltılmasına rağmen obezite ve bununla ilgili hastalıklarda artış var. Şekerin yağlar kadar hatta belki ondan daha büyük tehlike olduğu biliniyor. Konu aslında oldukça karmaşık. Kalp damar hastalığına neden olan etken çok fazla, bazılarını da net bilmiyoruz. Diyetlerin popüler olmasından dolayı da, konuyla ilgili olan olmayan herkes doğru yanlış bir şeyler söylüyor.

Peki medyada boy gösterip, her gün tereyağı yiyin!, her gün 3-4 yumurta yiyin! diyen sözde bilim insanları bunu neye dayanıp söylüyorlar? Muhtemelen, bu konuda diyet alışkanlıklarına bakılan insanların katıldığı, büyük olmayan çalışmaların sonuçlarına göre genelleme yapıyorlar. Ama aksi görüşte olan çalışmalardan bahsetmiyorlar. Onlara sormak isterim: hayatı doyunca (veya 20-30 yıl) her gün 3-4 yumurta (veya her gün tereyağı) yemiş olan binlerce insanı, hiç yememiş insanlarla karşılaştıran ve arada kalp sağlığı yönünden fark olmadığını gösteren çalışma var mıdır? Böyle bir çalışmanın mümkün olamayacağını rahatlıkla tahmin edebilirsiniz. Peki, ömrü boyunca sigara içmiş ama akciğer kanseri veya kalp hastası olmamış insanlara bakarak sigaranın zararı yoktur sonucunu çıkarabilir misiniz? Bu popülist, rant oluşturmaya yönelik sözde bilimsel laflara lütfen rağbet etmeyin.

SONUÇ;

Şu ana kadar doğru bildiklerimizi kökten değiştirmek için zaman henüz erken. Dengeli beslenme ve kilo almama, şeker ve glisemik indeksi yüksek olan gıdalardan uzak durmak çok önemli. Yağlara dikkat etmek özellikle katı (doymuş) yağlardan uzak kalmak damak zevkini azaltsa da en azından sağlığı tehdit etmiyor. Kaldı ki doymuş yağları ölçülü yemekte de bir sakınca olmadığı görülüyor.

(Sakın bu yazdıklarımdan kolesterolün kalp hastalıklarına olumsuz etkisi olmadığı ve kalp hastalarının kolesterol ilaçlarını kullanmasının yararlı olmadığı yönünde bir anlam çıkarmayın lütfen. O konu net olarak ispat edilmiş durumda).