Aspirindeki başlıca ağrı kesici kimyasal olan salicin MÖ 5. yüzyıldan beri ağrı dindirici olarak kullanılmaktadır. Hipokratında aralarında olduğu bazı insanlar söğüt ağacı kabuğu ve yapraklarının çiğnenmesinin, ya da bunların kullanılmasıyla hazırlanan ilaçların ağrıyı dindirdiğini keşfetmişlerdi. 1800’lü yıllarda araştırmacılar salicinin ağrı kesici bir kimyasal olduğunu saptadılar. Salicin’in mide üstüne olumsuz etkileri o kadar fazlaydı ki bu etkisinin azaltılıp piyasaya sunulması 1915 yılını buldu. İlk üretici Alman Bayer firması idi.
Aspirin kelimesinin 1. harfi salicin’in mide etkilerini azaltmak için kullanılan kimyasalın ilk harfinden gelmektedir: Acetyl chloride. Daha sonraki 4 harf ise salicin’in üretildiği bitkiden gelmektedir: Spirea ulmaria. Son 2 harf ise o zamanlar adet olduğu üzere ilaç isimlerinin sonuna konulan takıdan gelmektedir: -in.
100 yılı aşkın bir süredir aspirin baş ağrısı ve diğer ağrılar için ağrı kesici olarak kullanılıyorken 70’lerin başında, ağrı dindirici etkisinin yanı sıra kalp hastalarına sunduğu faydalar sebebiyle “mucize ilaç” olarak adlandırılmıştır. Otuz yıldan uzun bir süredir yürütülen bir araştırma sonucunda aspirinin koroner arter rahatsızlığı ya da yüksek kan basıncı gibi kardiyovasküler (kalp damar) rahatsızlıkları olan insanlardaki ilk ve daha sonraki kalp krizlerini, inme ve diğer kardiyovasküler olayları önlediği bulunmuştur. U.S. Food and Drug Administration (FDA)’a göre her sene ABD’de 20 milyar tablet tüketilmektedir.
Aspirin ilk kalp krizi riskini %32 oranında, kalp krizi, inme ve vasküler ölüm riskini de %15 oranında azaltmaktadır. bu konuda ABD’de 22.000 doktor üzerinde bir çalışma yapılmış ve aspirin kullananlarda kalp krizi %50 daha az görülmüştür.
Araştırmaların çoğu günlük düşük dozda (81 miligram) aspirinin kalp krizi ve inmeyi önlemede etkili olduğunu göstermektedir. Genel olarak günde 325 mg dan fazla almanın kalp damar sağlığı açışından fazladan sağladığı bir yarar yoktur. Aksine doz arttıkça sindirim sistemine yan etkileri artmaktadır.
Piyasada tablet şeklinde bulunmaktadır. Ayrıca uzun süre kullanımlar için mide yan etkilerini azaltmaya yönelik olarak, midede değil de barsaklarda çözünen şekilleri de yapılmıştır (enteric coated).
![]() |
Aspirinin reklam aracı, 1929 |
Ağrı Kesici
Kimyasal olarak aspirin, ASA (AcetylSalicylic Acid) olarak bilinir. Ağrı ve yanmayı cyclooxygenase (COX) denilen enzimi bloke ederek keser. Bu enzim bloke edildiğinde vücut yara sinyali ve acı hissini sağlayan bir kimyasal olan prostaglandinden fazla üretemez. Örnek olarak, kişi kafasını çarptığında kafadaki zarar gören doku, kişinin acı hissetmesini sağlamak için kimyasallar salgılar. Bu kimyasalların bazıları prostaglandinlerdir. Bu yüzden bunların üretiminin bloke edilmesi yaradan hissedilen acıyı azaltacaktır. Ancak aspirin acıya sebep olan etkene çare değildir (yaranın kendisi), fakat sinir hücrelerinden beyine ulaşan acı sinyallerini azaltmaya yardımcı olmaktadır.
Kan Pıhtılaşmasının Önlenmesi
Prostaglandin üretiminin bloke edilmesi sadece acıyı azaltmaz, aynı zamanda pıhtı oluşumunu da engeller. Bazı prostaglandinler plateletlerin (trombositler=kanda bulunan pıhtılaşmadan sorumlu elemanlar) birleşerek pıhtı oluşturmalarına sebep olur. Prostaglandin üretimi yavaşlatılır ya da engellenirse pıhtı oluşumu da yavaşlatılır ya da engellenir. Bu yüzden aspirin, antiplatelet adı verilen bir ilaç grubuna dahildir. Aspirinin de arasında bulunduğu antiplatelet ilaçlar, plateletlerin birbirlerine bağlanma yeteneklerini azaltarak pıhtı oluşumunu engelleyen ilaçlardır. Aspirin pıhtı oluşumunu engelleyerek arterlerde kalp krizini tetikleyebilecek kümelenmelerin oluşumunu da engeller. Bu etki, aspirinin kesilmesinde sonra 5 gün boyunca devam eder.
Kalp Damar Hastalıklarında
Kan pıhtısı oluşumunun engellenmesine yardımcı olmasıyla aspirin, arterlerden yeterli miktarda kan akışı sağlar ve bu şekilde erkeklerde ve kadınlarda kalp krizi riskini azaltır. Bunu yanında aspirinin kriz sırasında ya da krizden hemen sonra alınırsa krizin zararı da azaltmaktadır. Aspirin, ayrıca anjiyoplasti ve koroner bypass ameliyatı gibi damar girişimlerinden sonra da kullanılır.
Genel olarak aspirin aşağıda belirtilen kategorilerdeki hastalara tavsiye edilmektedir:
Eskiden, bu yukarıda saydığım hastalıkları olmayan ve ileride bu hastalıklara yakalanma olasılığı düşük olan kişilerde koruyucu amaçla aspirin alınması tavsiye edilirdi veya bir kısım sağlıklı insanlar doktor tavsiyesi olmadan kendisi alırdı. Günümüzde bu uygulama kalkmıştır. Çünkü aspirin yan etkileri olmayan bir ilaç değildir. Uzun süreli kullanımda mide barsak sisteminde ülsere ve/veya kanamalara neden olabilir. Bakınız: Kimler aspirin kullanmalı.
Aspirin kullanamayan hastalara ise klopidogrel (Plavix, Pingel, Karum vs) adı verilen farklı bir ilaç verilebilir. Klopidogrel aynı zamanda stent takılan insanlara da verilmektedir. Yapılan araştırmaya göre aspirin alabilen insanlara aspirin ve Clopidogrel birlikte verilmesinin pıhtı oluşumunu engellemekte büyük etkisi vardır. Aspirin-klopidogrel kombinasyonunun ani (akut) koroner olaylar için risk taşıyan insanlara yarar sağladığı görülmüştür.
Barsakta çözünen tabletler çiğnenmeden yutulmalıdır. Ancak kalp krizi gibi acil durumlarda çabuk etki için çiğnenebilir. Barsakta çözünmeyen şekillerinin mide yan etkilerini azaltmak için yemekle veya antasidle (antasid=mide asit içeriğini azaltmak için kullanılan alkali ilaçlar; dank, talcid, rennie vs.) ya da mide asidini azaltıcı (mide koruyucu) ilaçlarla (nexium, panto, vs) alınabilir.
Hastalar aspirin kullanımı için doktorlarıyla görüşmeleri gereklidir. Aspirin reçetesiz satılan bir ilaç olduğu için, birçok insan aspirini her gün güvenle alabileceklerini düşünmektedir. Oysa aspirinin ve diğer reçetesiz ağrı kesici ilaçların aşırı kullanımı nedeniyle her sene binlerce insan özellikle ciddi mide problemleriyle hastanelere yatmaktadır.
Sonuç olarak aspirin çağımızın mucize ilaçlarından biridir. Ancak kullanımı, doktor kontrolü altında olmalı ve faydaları ve riskleri hakkında doktora danışılmalıdır.
Konuyla İlgili:
Kimler aspirin kullanmalı